Mantolama Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar


Mantolama hakkında doğru bilinen yanlışlar, Türkiye’de yalıtım için çabalayan bir kuruluş olarak İzoder tarafından anlatılmaya çalışılmıştır.
İddia Edilen :
Mantolama malzemeleri kanserojen maddeler içerir.
Gerçekte Olan :
AB’ de kullanılan hammadde ve teknolojiler ile üretilen ısı yalıtım malzemeleri 305/2011/AB sayılı Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında üretilerek gerek yurt içi gerekse de AB dahil olmak üzere yurt dışı pazara CE işareti ile arz edilmektedir. 305/2011/AB sayılı Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamındaki ürünler; “sağlık, hijyen ve çevre” temel gereği çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu Bağlamda CE işaretine tabi olan ve bu işaret vasıtasıyla AB ve Türkiye pazarında kullanılabilen bir ürünün kanserojen olması söz konusu olamaz.
İddia Edilen :
Mantolama yangın yönetmeliğine aykırıdır.
Gerçekte Olan :
Resmi gazetede yayınlanan binaların yangından korunması hakkındaki yönetmelikte ve ilgili genelgelerde yasaklama söz konusu değildir. Bu mevzuat ile ilgili uygulamaların nasıl kullanılması gerektiğini tarif etmektedir. Ülkemizde yirmi yılı aşkın süredir kamu projeleri dahil 400 milyon metrekare üzerinde mantolama uygulaması yapılmıştır.
İddia Edilen :
Hava almayan duvarlar sebebiyle havasız kalınıyor veya pencere açılmak zorunda kalındığı için binalar kışın soğuyor, yazın ısınıyor, yalıtım zahmeti boşa gidiyor.
Gerçekte Olan :
Binalarda ihtiyacımız olan taze hava, bina kabuğu üzerinden gerçekleşecek geçişten çok daha fazladır. Bundan dolayı, dış cephe duvarlarında mantolama olup olmadığına bakılmaksızın, taze hava ihtiyacımız için binalar mutlak suretle pasif ve mekanik olarak havalandırılmalıdır.
Havalandırmayı ilgilendiren diğer konu enerji verimliliğidir. havalandırma ile dışarıdan taze hava temin ederken, içerideki ısıtılmış havayı da dışarı atarız. Bundan dolayı ısı yalıtımı arttırmaya yönelik gelişmiş standartlar (örneğin pasif ev standardı) binaların düşük hava değişim katsayısına sahip olmasını ister ve bunun testler ile ispatlanması gerekir.
Mantolama ile binanın masif kütlesi sıcak tutulduğu için, pencere açılmak suretiyle yapılan havalandırma sonrasında oda eski sıcaklığına hızlı bir şekilde geri gelir. Mantolama olmayan binalarda ise duvarlar soğuk olduğu için havalandırma sonrası oda sıcaklığı hızlı yükselemez. Bu sebeple mantolama olmayan binalarda havalandırma yapmaya eğilim psikolojik olarak daha düşük olacağından iç hava kalitesi de daha düşük olacaktır.
Bina kabuğundan beklenen, havalandırmadan ziyade su buharı geçirgenliğidir. Çünkü, su buharı yoğuşma dolayısıyla bina kabuğu içerisinde kalabiliyor. Bina kabuğunun bu yoğuşma suyunu bertaraf etmeye yetecek asgari su buharı geçirgenliğine sahip olması gerekir. Bu sebeple TS825 standardında yoğuşma hesabı yapılmaktadır.
İddia Edilen :
Mantolama, söylendiği gibi % 50 yakıt tasarrufu sağlamıyor.
Gerçekte Olan :
Elde edilen tasarrufun oranı, bina tipi, bina kullanım özellikleri, yalıtım kalınlığı, yalıtım bütünlüğü, iklim vs. gibi bir çok parametreye bağlıdır. %50 tasarruf ortalama bir hesap değeridir, altında gerçekleşeceği gibi çok üzerinde de olabilir. Türkiye standartlarında bir mantolama yapıldığında büyük oranda %50 tasarrufa ulaşıldığı gözlemlenmektedir.
Bununla birlikte mantolama sonrası %50 tasarruf beklenirken %30 elde edilmişse aradaki %20 lik fark konfor artışına girmiş olabilir. Yani, yalıtım sonrası konut sahibi “ne de olsa yalıtımım var” mantığı ile sıcaklık set değerini yükseltebilir veya kalorifer peteğini kıstığı/kapattığı odaların peteğini açabilir. Bu gibi durumlarda %50 lik tasarrufun %30 u faturaya yansır iken, %20 si konfor artışı olarak bina sahibine geri döner. Bundan dolayı bina sakinleri hesaplara güvenmeli, toplam fayda değerlendirmesi yapmalıdır.
İddia edilen :
Dübeller binayı delik deşik ederek zayıflatır.
Gerçekte Olan :
Dübellerin gerek yüzeysel alanın küçüklüğü sebebiyle gerekse 1970 li yıllardan beri Avrupa’da edinilen tecrübeyle etkisinin ihmal edilebilecek seviyede olduğu ve bina statiğine negatif etkisi olmadığı gözlemlenmiştir.
Taşıyıcı elemanlara yapılan dübeller; “pas payı” denilen, görevi sadece taşıyıcı elemanlardaki demir donatıyı dış atmosfer koşullarından ve korozyondan korumak olan, doğrudan bu elemanların taşıyıcılığıyla alakası olmayan katman içinde kaldıkları ve taşıyıcı elemanların asıl taşıyıcılıklarını gerçekleştiren kesit çekirdeğine nüfus etmedikleri için, bina statiğine olumlu veya olumsuz bir etki yapmamaktadır.
Endişeyle yaklaşılan bu konunun cephe alanının çok küçük bir kısmı ile ilgili olduğu kolaylıkla hesaplanıp görülebilir. Yüzey alanı 10.000 cm2 olan 1 plakada; açılan dübel alanı sadece 4,71 cm2 olmaktadır, yani oransal olarak 10.000 de 5 in (onbinde beş) altındadır. Hatta yapı statiğine herhangi bir katkısı olmayan doğru duvar alanlarını da düşecek olursak alansan olarak dübel uygulaması çok daha küçük bir yüzeyde sınırlıdır. Dolayısıyla bu yönüyle de bakıldığında bina statiğine olumsuz bir etki yapmayacağı açıktır.
Avrupa Komisyonu’nun M/489 sayılı kararına göre CEN’den mantolama sistemleri için bir standart hazırlanması talep edilmiştir. Bu talepte, Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’nde yer alan 7 temel kritere göre mantolama sistemlerinin sağlaması gereken temel gerekler belirtilmiştir. Bir numaralı temel gerek, “mekanik dayanım ve stabilite” dir. Yani mantolama sisteminin bina statiğine etkisi Avrupa Komisyonu’ nun CEN’e yaptığı M/489 sayılı talebe göre, mantolama sistemlerinin bina statiğine negatif etkisi olmadığı varsayıldığı için, mantolama sistemlerini bu temel gereğe ilişkin bir teste/değerlendirmeye tabi tutulmasına gerek görülmemiştir. Bu görüşün oluşmasında, mantolama sistemlerinin Avrupa pazarında 1970 li yıllarda başlayan uygulamalarından kaynaklı tecrübe ve akademik bilgi birikimi mutlak ki, Avrupa Komisyonu Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’nin bu en temel maddesi konusunda mantolama sistemlerinin bir değerlendirmeye tabi tutulmasını gerekli bulmamıştır.
Yani mantolama sisteminin bina statiğine etkisi Avrupa Komisyonu’ nun CEN’e yaptığı M/489 sayılı talebe göre, mantolama sistemlerinin bina statiğine negatif etkisi olmadığı varsayıldığı için, mantolama sistemlerini bu temel gereğe ilişkin bir teste/değerlendirmeye tabi tutulmasına gerek görülmemiştir. Bu görüşün oluşmasında, mantolama sistemlerinin Avrupa pazarında 1970 li yıllarda başlayan uygulamalarından kaynaklı tecrübe ve akademik bilgi birikimi mutlak ki, Avrupa Komisyonu Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’nin bu en temel maddesi konusunda mantolama sistemlerinin bir değerlendirmeye tabi tutulmasını gerekli bulmamıştır.
Konu ile ilgili olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü Yapı ve Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin 2008 yılında yayımlanan teknik raporunda ülkemizdeki muhtelif bina tipleri için bu konu ele alınmış ve gerekli statik hesaplar yapılarak “Yönetmeliklere uygun yapılmış bir yapıda, dış cephe ısı yalıtımının ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılması halinde, yapının taşıma gücünde kayda değer bir azalma olmayacağı” sonucuna varılmıştır.
Kaynak: İZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği